21 Nisan 2017 Cuma

Çikolata festivali

Belki duymuşsunuzdur, dün başlayan bir çikolata festivali(!) var. Pazar akşamına kadar devam edecek. Bugün, yakınlarındaki toplantım vesilesiyle geçerken uğradım.

Negatif görüş bildirmeden önce karalar bağlar beni hep. Yazmalı mı yazmamalı mı diye epey bir düşünür taşınırım. Birilerinin emeğine haksızlık olacak mı? Yine o moddayım ama yazmam gerektiğine karar verdim. Bırakın festivali, bir sokak şenliği bile olamayacak vasatlıkta, renksiz, ruhsuz bir organizasyon olmuş. Hepi topu 3 çikolatacı vardı. Damak, Lindt ve yukarda gördüğünüz estetik harikası(!) Elit standı. Başka çikolatacı vardıysa da o kadar sönük standlar ki gözümün ucuna değememişler demektir. Başka ne var derseniz, bir çaycı, bir nüslici, 2-3 kahve standı, takı-tokacı, bir de minicik bir seramik standı. Organizasyona bütün olarak bakıldığında ne görsellik vardı, ne de başka bir albeni. Girişteki 38  TL'yi ne için alıyorlar hiç anlayamadım.

Not: Çikolatayı hiç sevmem ama yine de adı 'festival' olan bir organizasyonun, giriş ücreti de neredeyse 40 TL ise, bundan çok daha fazlasını sunmasını isterdim. O hevesle gittim. Gideceklere not: Bence vaktinize ve paranıza yazık. Kimler gitmeli: Çikolata ve Festival umurumda değil, muhteşem Sirkeci Garını görmek istiyorum, hatta asırlık Orient Express Restaurant'a bir yemek yemek istiyorum, vesileyle bir uğrarım diyenler varsa gitsin görsün bence.

Vesile ile herkese iyi hafta sonları. Güneşimiz bol olsun.

20 Nisan 2017 Perşembe

Shinrin-Yoku

Bu kelimeyi duyduğum anda büyülendim. Japonca bir ifade. Zaten bu muazzam fikir başka kimlerden çıkardı ki? Kelimenin anlamı 'orman banyosu'. Yoğun ağaçlı alanlarda hiçbir şey düşünmeden, hiçbir amacı olmadan gezinmeyi; ormanı, ağaçları ve oradaki yaşamı tüm duyularınla hissetmeyi ifade ediyor. Öyle ki, bu gezinme, 'tempolu yürüyüş yapmış olmak için' bile olmayacak. Konsantre olmanız gereken tek şey, ağaçların fısıltıları, orman canlılarının sesleri, rüzgarın hışırtısı olacak. Koklayacak, dokunacak ve göreceksiniz. Ağaçların sizi duyduğunu hissedecek ve siz de onların varlığını duyumsayacaksınız. Zaten Japon bilim adamları bu tarz yürüyüşlerin insanın beden ve ruh sağlığı üzerine olumlu katkılarını ispatlamışlar. Aksini iddia etmek mümkün mü? Doğadan uzaklaşmak değil mi bizi içten içe hasta eden? Zaten bence bu dünyanın asıl sahibi ağaçlar ve hayvanlar. Burada istilacı olanlar insan ırkı olarak bizleriz.

Gezinmek bir kenara, şu fotoğrafa uzaktan bakmak bile başlı başına bir terapi değil mi zaten?

17 Nisan 2017 Pazartesi

Tiffany'de kahvaltı

Dün başladım. Audrey Hepburn'un 1961'de esas kız olarak hayat verip de tarihimizin en ikonik karakterlerden biri haline geldiği 'Breakfast at Tiffany's' filminin kitabı. Ele avuca sığmayan bir New York kızı olan Holly Golightly'nin hayatından kesit. Okumak neşe veriyor insana. Dün başladım ama ince bir kitap olduğundan bugün bitecek gibi. Kapağına ayrı bayıldım :)
 Falımda da dünya haritası mı çıkmış ne :) Hatta Afrika ve Güney Amerika görüyorum ben bariz :)
 Bu fotoyu hem çektim, hem kendime güldüm. Maksat süs kirazı da kadraja girsin :)
Sadece süs kirazı ile çekince normal kirazın çiçekleri ağladı bu sefer :)
Kitabı bitirince filmini de izlemek gibi bir niyetim var.
İki hafta önce işyerimin bulunduğu plazada harika bir kitap fuarı vardı. %20-25 indirimlerle çok güzel kitaplar aldım. Bütün öğle aralarımı kitapların arasında geçirdim ve bunları seçtim. Tamamı ilk kez okuyacağım yazarların kitapları. Tiffany'de kahvaltı da bunlardan biri zaten. Çok heyecanlıyım. Ne zaman yeni bir yazar okusam endişe ile karışık bir heyecan duyuyorum. Sevecek miyim, sevmeyecek miyim? Zevk alacak mıyım, sıkıntı mı verecek? Okudukça yazacağım size de.

Süs kirazı sarhoşluğu

 
 
Geçtiğimiz hafta sonu özlediğimiz bahar havasına kavuştuk. Dolayısı ile şöyle uzuuun zaman sonra ilk defa üşümeden kendimizi dışarılara atma imkanı bulduk. Nasıl tatlı güzel şey şu bahar. Hele de Nisan. Nisan bütün ayların kraliçesi midir acaba? Benim için şüphesiz öyle.
Bu muhteşem ağaç ile bir yerde yolunuz kesişiyor mu bilmiyorum ama bu nasıl bir güzelliktir.
 Site içinde uzun ince bir yürüyüş parkuru var. O parkur sağlı sollu bu ağaçlarla uzanıp gidiyor.
 Dün akşam, güneşin batmasına yakın bisiklete atlayıp yanlarına gittim.
 Ve güneş karşı sırtların ardına doğru yavaş yavaş çekilirken bol bol bu güzel ağaçları seyrettim. Seyrederken arada da fotoğraflarını çektim burada da paylaşabilmek için.

 Bu görüntünün içime verdiği coşkuyu tarif etmem mümkün değil.
 Güzel oldukları kadar naif ve kısa ömürlüler. Çabucak geçiverecek zamanları.

  Bu nasıl bir güzelliktir yarabbi


 Güneş açı değiştirdikçe fotoğraflardaki pembenin tonu da değişiyor.
 

 
 
Bu arkadaş da saz arkadaşları ile takılıyordu yukardaki gölette tatlı tatlı :) Bu arada 2 yıl önce tam bugün, 17 Nisan'da yine yazmışım kısacık bir süs kirazı yazısı. Buradan görebilirsiniz.

10 Nisan 2017 Pazartesi

Çiçek festivalinin ardından

Uzun zamandır katıldığım en güzel etkinlikti Çiçek Festivali. Geçtiğimiz hafta cuma, cumartesi ve pazar günleri Haydarpaşa Tren İstasyonu'nda gerçekleşti. Cumartesi günü gitme fırsatı buldum. Bunca felaket haberinin ardı ardına geldiği bir ülkede çiçeklerle örülü bir festival yapmak ne hoş bir fikir. 3-5 güzel insan bir araya gelmiş ve bu organizasyonu gerçekleştirmiş.  
  Önünü boş yakalamak kolay olmadı :)
  Pembe güllerden bir kalp. Bunu böylece korumak mümkün olsa keşke.
 Altınotu olmadan bir çiçek fuarı olmazdı zaten herhalde :)
 Ve lalesiz

Roots standı bence en ilginç ürünlerin standıydı. Bir alttaki fotoya alayım sizi.
Fotoda pek anlaşılmıyor farkındayım ama bu halkalar ilk defa bu fuarda gördüğüm bir uygulama.
Airplant'mış adı, yani hava bitkisi. Fikir  hoşuma gitti. (Detay görmek isterseniz instagramda root.ist olarak bulabilirsiniz) Halkalar arasından sarkan canlı veya kuru çiçek uygulamaları temelli bir obje. Fuar sayesinde yeni bir akımı da öğrenmiş oldum.
  Gift For You'nun sevimli standı
 Fuarın en sevdiğim parçası bu daktilo oldu sanırım :) Ba.yıl.dım!
 2015 yılında yaptığım bir atölyeme de konuk ettiğim 'Petunya Shop'un kırtasiye standı
  Petunya da çiçek konseptli ürünlerini getirmiş, iyi de etmiş, Farklı bir kategoriyle fuara renk verdi.



 101 çeşit teraryum vardı farklı farklı standlarda
La Deco Des Petites masası... Dekorasyonda bu kadar renk benim için bir kabus ama seveni var biliyorum. O nedenle fotosuz geçmedim :)
 Masadan detay.

 Şu güzelliğe bakar mısınız. Baş tacı.

 Döküm ütü içinde sukulentler
 


 Lunlun'ın standı
 Lunlun
  Umarım fotoya bakınca detayları da görebilenlerdensinizdir çünkü asıl güzellikler bütünde değil detaylarda.
 Sepet sepet sukulent
İrice bir magnum dondurma formunda canlı çiçekler. Çiçekler sünger üzerinde olduğu için 2 hafta canlı kalıyormuş.
 Hara'nın standı çiçek ve makaron fikri üzerine.
Bütün bu markaları tanımak büyük keyif oldu benim için.
Veee... Göreni çarpan stand! Zen Ceramics standı. Hepsini almak istedim ve hiçbirini almazken bildiğiniz acı çektim. Bunlar ne muhteşem güzellikte seramik tabaklardı. Sahibesi çiçek temalı bütün ürünlerini toplamış gelmiş. En minikler 35 TL, bir büyük boylar 55 TL, bir büyükleri 75 TL vb gibi gidiyordu. Mutfağı biraz sadeleştirmek istediğim için almadım ama çook güzellerdi. (Instagramdan görmek isteyenler @zenceramics hesabına bakabilirler)
 
Bu muhteşem fuar fikrini bulan ve organizasyonda emeği geçen herkese çok teşekkürler. Böyle güzel etkinliklere ihtiyacımız var. Bu vesileyle herkese iyi bir hafta diliyorum. Selam ve sevgiler.