25 Temmuz 2016 Pazartesi

Londra

Geçen hafta iş için gittiğim Londra'dan döndüm. Çok tuhaf, biliyorum ama insanların methiyeler düzdüğü Londra ile aramda soğuk ve mesafeli bir ilişki var benim. Londra sana neyi çağrıştırıyor diye sorsanız tek kelime ile 'sincap' derim :) Bir de yeşil park ve bahçeler. Şüphesiz ki Londra zengin ve güzel bir şehir ama benim aradığım bir şey var ve o her ne ise Londra'da yok.
Londra'nın sincapları neredeyse evcilleşmiş artık. O kadar tatlı ve sevimliler ki. İnsanın elinden besleniyorlar. Malum konuya gelecek olur da nasıl bu kadar rahatlar diye sorarsak, başta çocuklar olmak üzere kimsenin bu şehirdeki sincapları tekmeleme, üzerine yürüme, dibinde aniden bağırma vb gibi yöntemlerle ürkütmediğini söyleyebiliriz.
 Hapur küpür bir yemeleri var ki, aynısından canı çekiyor insanın :) 
Londra'nın benim için ikinci anlamı ise alabildiğine doğal, bakımlı ama payzajsız, temiz ve huzurlu bahçeleri. Burası St James parkı, son günümde seminer sonrası akşam güneşi de çekilip hava iyice kararıncaya kadar gezindim içlerinde.
Londralıların güneş aşkına ve hasretliğine delil. Ağaçlar arasından güneş giren tek alana yerleşmiş herkes :)
Kuzeyli olmak zor iş.
 Her Higness Queen'in bilimum kuşları :)

 'Akşam yemeğini park kenarındaki restaurantlarda yerim' diye düşünmek hataydı biliyordum :)
İşte Londra'nın en sevdiğim köşelerinden biri. Hyde Park, Lido Cafe.  Bir gün yolunuz Londra'ya düşerse ve daha önce gezmemişseniz Victoria&Albert Museum benim favori müzem. Ayrıca British Museum ve Tower of London da ilk fırsatta görülmesi gereken yerler arasında ama bu yazı bir gezi yazısı olmadığı için bu detaylara hiç girmeyeceğim.  Sadece eklemek istediğim, New Oxford Street 42 numaradaki Savoir Faire'de bir akşam yemeği yiyip, Covent Garden Laduree'de akşam çayınızı içiniz lütfen. Bu ikisi benim hiçbir seferinde şaşmadığım ritüelim.
Bu gezide bana eşlik eden iki kitabım vardı. Biri Ali Nesin'in 'Matematik Köyü'nün Delisi' isimli kitabı

 
Diğeri de Elif Şafak'ın 'Havva'nın üç kızı' kitabı. Üsttekini tavsiye ederim. Alttakini ise tavsiye etmiyorum ama merak eden okusun.
Ve dönüş. Şu Karadeniz kıyısının güzelliğine vuruldum ben yahu. Diğer uçuşlarımda fark etmemişim nedense. Acaba şu iki nehrin arasında kalan şehircik Ağva mı? Bir bilen varsa yazasın lütfennnn.
Ve Osmangazi Köprüsü. Kimisi onu daha inşası bitmeden çok sevdi, milli mesela haline getirdi. Kimisi de daha temelleri atılırken nefret etti. Başka bir şey yazmayacağım bununla ilgili, anladınız siz onu.
Ve inişe saniyeler kala. 'Genelde çok güzel ama bu açıdan feci çirkinsin İstanbul'
İyi haftalar herkese. (Bu arada Londra hakkındaki diğer yazılarıma buradan ve buradan ulaşabilirsiniz.)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder